Yaşanacaklar, ansızın karşımıza çıkan iskambil kağıtları
gibidir. Seçtiğimiz kartın bilmecesi, hayat ile olan mücadelemizin temsilidir.
Her bir kartın arkasında dizili iken göremediğimiz astarlı suratlar, karmaşık
yarınlar, sevimsiz sonlar, kucaksız kavuşmalar, mübalağasız gerçekler ve yine
hepsini kapsayan çatkapı gelecekler… Tahmin yürüttüğümüz sayılar ve semboller,
yatırım yaptığımız bünyemizin ve ruhumuzun son halleridir. Kaçışlarla dolu
geçmişlere bir nokta arayışı içerisinde sadece bir adet düşünme payı kalmasını
isteriz şimdiki zamanda gelecek için ve sonsuzluk için… Hiç kimse inanmaz
sonsuzluğa ama herkes inanırcasına yaşar. Gözlerimiz bağlı bilmediğimiz ve
görmediğimiz bir bitişin çizgisine öylece koşuyoruz. Bittiğinde ne olacak?
sorusuna farklı inanışlardan verilen binlerce yanıt, şahsi kararlılıkların gölgesinde
kalan kabullenmez cevaplar vs… Hiç birimiz görmedik hepimiz ebeydik biz bu
oyunun başından beri… Bazılarımız saklanan kağıtları gördü bazılarımız
kağıtları tahmin etti. Önceden kestiremedik olası ihtimalleri, sadece oyun
oynadık bazen kağıtlarla bazen bir parça bez ile ebeyle söbeyle oynadık.
Yenilgiler yaşadığımız kumar masasında kağıtların her biri nizami bir şekilde
düzenli geldi kimimizin eline, kimine ise dağınık bir şekilde zor ve sıkıntılı
toplanmayı bekleyen desteler halinde. Farklar vardı aramızda; desteyi
düzenlemeye çalışan kararsız kaldı, yenildi, kazandı ve hatta öldü. Destesi
düzenli geleni ise söylememe bile gerek yok; tabir yerindeyse o yaşadı aslında
diğeri hep ölüydü. Ah şimdi geldi aklıma bir de bu kağıtları dağıtan her şeye hakim
kartın arkasındakileri bile tahmin gücüne sahip o sihirbaz vardı! Peki o nerede
bu oyunda? O, kararlılıkla kazananın ve kaybedenin olduğu bu masada sadece
olanları analiz ederek olması gerekenleri bilmekle veya yorumlamakla meşguldü.
Aslında o bu benzetmelere sığmayacak oyunlar arasında birçok kılığa bürünen bir
şahıs; o gözleri bağlı olan değil gözlerindeki bezi yırtıp atandı, o bizim
gündelik yaşantımızda arkamızdan duyduğumuz sıradan bir ayak sesinin sahibi
veya bizzat o ayakların sahibiydi. Peki sen neresindesin bu oyunun? Kartlar mı
sende, yoksa gözlerin mi bağlı hala? E çıkar artık şunu biraz ve kararlılıkla
sürdürmeye çalıştığın yaşantına bir göz at veya kartları tahmin etmekten,
oynamaktan vazgeç kartları dağıtan o sihirbaz ol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder